RÜZGAR DAHA CAZİP KILINMALI (Wind power investments shall be made more attractive.)
RESSİAD Başkanı
Not: Söyleşi Enerji dergisinin Şubat/2007 sayısından alınmıştır.
Rüzgâr enerjisi,
yenilenebilir enerji kaynakları arasında Türkiye'de gelişmeye en açık olanı. Türkiye'de
rüzgâr enerjisi alanında çalışmaları bulunan özel sektör kuruluşlarının sayısı her geçen gün
artıyor. Rüzgâr enerjisine gönül veren özel sektör kuruluşları kendi derneklerini de kurdu.
Kısa adı RESSİAD olan Rüzgâr Enerjisi ve Su Santralleri İşadamları Derneği'nin bugün 21 üye
kuruluşu bulunuyor. RESSİAD Yönetim Kurulu Başkanı
Enerji: AB yeni enerji stratejisinde enerji ihtiyacının yüzde 20'sini yenilenebilir enerjiden karşılayacağını açıkladı. Bu hem AB hem de Türkiye için ne kadar ulaşılabilecek bir hedef?
Ü.Tolga Bilgin: AB'nin yenilenebilir enerjiye yeni enerji stratejisinde önem atfetmesi Türkiye açısından da iyi bir gelişme. AB'nin yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimini artırma planları zaten mevcuttu. AB uyum sürecinde Türkiye'nin de bu stratejiye uymasını ya da Kyoto Protokolü'ne imza atmasını isteyecekler. Belirlenen karbon emisyonu miktarına erişilmediği için Türkiye'nin Kyoto Protokolünü imzalamamak gibi seçeneği olmayacak. Türkiye'nin şansı doğal olarak çevreci bir ülke olması. Zira su ve hidroelektrik potansiyelimiz zaten çok yüksek, rüzgar ve doğal kaynaklar yönünden çok zengin. İster istemez zaten Türkiye bu kaynakları kullanmak zorunda. Şu anda çok fazla doğalgaza bağımlı durumdayız. Hükümetimiz de bu avantajlarımızın farkında ve su, rüzgâr ve kömür gibi yerli kaynakları daha fazla kullanmak için çalışmalar yürütüyor.
Enerji: Yenilenebilir yasa tasarısı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ü.Tolga Bilgin: Yasa tasarısı daha önceki Yenilenebilir Enerji Yasası'na bir takım düzenlemeler, düzeltmeler getirir nitelikte. Yeni yasanın amacı, rüzgâr santrallarına yatırımı artırmak. Hali hazırda sadece 30 MW gücünde bir rüzgâr santrali kurulabilmiş. Yeni projeler mevcut ama planlanan kurulu güçleri çok düşük. Hükümette bu santrallerin bir an önce devreye girmesini istiyor. Çünkü rüzgar santralleri hızla kurulabiliyor. Hazırlık dönemini bitirdikten sonra inşaatı ile birlikte bir yılda devreye sokulabiliyor. Ancak özellikle son dönemde rüzgâr tribünlerinde ciddi mali artışlar yaşandı. Projelerin finansmanda sıkıntılar yaşanması ve yatırım maliyetinin geri dönüşünün uzun yıllar alması gibi olumsuz sonuçlar doğurdu. Bu nedenle yeni yasaya rüzgâr santralı yatırımlarına finansman bulunabilmesi için bazı teşvik edici hükümler konuldu. Bunların başında da yenilenebilir kaynaklardan elde edilen elektriğin belirli bir asgari fiyattan satın alınması geliyor. Bunu da şimdilik komisyon 5 Avro-sent olarak belirledi. Bu teşvik kuşkusuz yararlı olacak, daha yüksek güçlü santral projelerinin önünü açacak.
Ancak dünyada rüzgâr santrallarının yayılmasının önünde hala büyük engeller bulunuyor. Çünkü dünyada rüzgâr santralı kurulması için talep çok büyük ancak kule ve tribün üreticisi sayısı yeterli değil. Bu da doğal olarak maliyetleri yukarı çekiyor. Ayrıca özellikle ABD'de rüzgar enerjisi yatırımlarına büyük teşviklerin bulunması diğer ülkelerdeki yatırımları engelliyor. Böyle bir ortamda 5 sent'lik yatırım teşvikinin büyük santralların kurulmasına yeterli olup olmayacağı tartışılır.
Tasarıda bir de yenilenebilir kaynaklardan elde edilen enerjinin fiyatı için 5,5 avro-sent'lik üst sınır da konulmuş. Böyle bir tavan fiyat daha önce yoktu. Kanımca böyle bir tavan fiyatın hiçbir mantığı yok. Belki perakendeciler 5,5 Avro-sent'in üzerine çıkmasın diye böyle bir tavan fiyat uygulamasını öngörülmüş. Ama zaten perakendeciler toptan enerji fiyatı neyse ondan alacaklar. Yani bir taban koymanın bir anlamı yok. Diğer kaynaklardan elde edilen elektriğin fiyatı 5,5 sentin üzerine çıksa bile rüzgar santralından 5,5 sente elektrik almaya sürdürecekler. Yani teşvikten öte normal piyasa koşullarını bile sınırlamış oluyor. Bence alt sınır belirlenmeli ancak tavan fiyat konulmamalı.
Rüzgâr santralleri, üretim ve tüketimin yoğun olduğu Türkiye'nin batı bölgelerinde bulunuyor. TEİAŞ'ın tarifelerinde sistem kullanım bedelleri doğal olarak kullanımın yüksek olduğu trafolarda çok yüksek. TEİAŞ bu sistem kullanım bedellerini kurulu güç üzerinden alıyor. Ancak rüzgar satrallarında kapasite kullanım oranı yüzde elliyi geçmiyor. Yani doğalgaz çevrim santralları yüzde 70, yüzde 80 kapasite faktörü ile çalışırken, 100 MW'lık bir rüzgar ve su santralı sadece 40-50 MW üretim yapabiliyor. Kullanım bedellerini kurulu güç üzerinden alınca da bir haksızlık ortaya çıkıyor. O yüzden bu konuda RESSİAD olarak yenilenebilir, özellikle rüzgar enerjisinden elde edilmiş elektrik için kullanım bedelinin kurulu gücün yüzde 20'si üzerinden alınması görüşünü yasayı görüşen komisyona bildirdik. Başlangıçta iyi karşılandı. Sonucu göreceğiz.
Bir de DUY yönetmeliğine yenilenebilir kaynaklardan elde edilmiş enerjilerinde dahil edilmesini istiyoruz. Bu noktaların dışında yenilebilir enerji yasa taslağını genel olarak iyi bulduğumuzu söyleyebilirim. Örneğin orman ve devlet arazilerinin kullanımında yüzde 85 indirimler öngörülüyor. Bu son derece olumlu bir hüküm. Çünkü devlet, arazilerine kurulan rüzgar santralleri için kapladığınız alan kadar değil yatırım bedeli üzerinden pay alıyordu. Örneğin tribün 2 milyon dolarsa sizden o tribünün yüzde 5'ini alıyordu. Bu da korkunç bir rakam! Arazi bedelleri indirilmesi iyi bir destek olacak. Hükümetin yenilenebilir enerji kaynaklarına çok iyi bir yaklaşımı var.
Enerji: Enerji Bakanı'nın tanıttığı Türkiye Rüzgar Atlası'nı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ü.Tolga Bilgin: Rüzgar enerjisi konusunda yeni yatırımları ve bunların olabileceğini gördükten sonra çok ciddi adımlar atılmaya başlandı. Rüzgar atlası çok yararlı bir kaynak. Benim şirketim rüzgar ölçümlerine 98 yılında başladığında rüzgar nerede var, ne kadar var hiç bilinmiyordu. Bizim şirketimiz köylülere sorarak, ağaçlara bakarak ilk tanımlamaları yaptı. Türkiye'nin 40 ayrı bölgesine rüzgâr direkleri diktik. Rüzgar direkleri diktikten sonra onun yaralı olup olmadığına bakıyorduk. Bu çok zahmetli bir iş. Uzun ve zor bir süreçten geçerek kendi projelerimizi belli bir noktaya getirdik. Herkesin bunu yapma şansı ve süresi artık yok. Devletin baştan yatırımcıları yönlendirmesi çok önemli.
İkinci ve en önemli sorun, bağlantı sorunu. Türkiye'nin iletim sistemi bu rüzgar santrallerini bağlamaya yeterli değil. Trafolarımız ve iletim sistemimiz zayıf. Çeşme, Bandırma, Aliağa ve Datça gibi bölgelerde 1000 MW'lık rüzgar santrali kurulabilir. Ama bunları bağlayacak yer bulunamıyor. Bunları nasıl biz ana sisteme bağlarız diye düşünmek gerekir. Bu yatırımlar yapılmadan bu projelerin gerçekleşmesi imkânsız. Şöyle bir yol da izlenebilir: Devletin kaynak yetersizliğinden yeni hat yatırımı yapamadığı bölgedeki lisans sahibi yatırımcılar, aralarında paylaşarak bu hattı yapabilir. Böylece hem rüzgarların potansiyelinden yararlanmış, hem devletin yeterli bütçesinin olmamasından kaynaklı sorunları engellemiş, hem de planlı bir şekilde yatırımcının önünü açmış oluruz. Bu konuda çalışmalar olduğunu biliyoruz.
Enerji: Rüzgâr yatırımcı için cazip bir sektör mü?
Ü.Tolga Bilgin: Bizzat işin içinde olan birisi olarak söyleyebilirim ki maalesef şu anda tribün fiyatlarının yüksek olmasından dolayı cazip değil. Türkiye'nin belli başlı iyi rüzgâr alan bölgelerindeki yatırımlardan mütevazı karlar elde edilebilir. Tribün üreten firmaların artması ve piyasanın oturmasını bekliyoruz. Bu olmazsa Türkiye açısından çok zor. Çünkü belirlenen 5 avro-sent asgari fiyat her şeyin önünü açacak bir limit değil. O yüzden rüzgâr yatırımlarını pek verimli görmüyorum. Rüzgâr atlası ne kadar sağlıklı olursa olsun, yatırımcı rüzgârını en az iki yıl ölçmek zorunda. Çünkü rüzgâr öyle değişken ki, yan yana iki tepe arasındaki rüzgâr değişebiliyor. Bu nedenle mutlaka tribün dikecek yere yakın olacak bir şekilde ölçüm direktörü kurulması ve en az iki yıl ölçümlenmesi gerekiyor. Bu önce yatırıcı için sonrada finansör için gerekli.